Translate

6 Mayıs 2007 Pazar

TRABZON'DAN İZLENİMLER

Bu seneye iyi bir başlangıç oldu, uzaklarda gördüklerim kesin leylekti:))

İlk kez uçağa bineceğim için çok heyecanlıydım ama heyecanım Sabiha Gökçen iç hatlara girmemle, yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. Oysa ki Kardeşimi Yeşilyurt Havalimanından, her Bakü’ye yolcu edişimde, dış hatlar gözüme büyük bir gizem gibi gelirdi. Başka bir yere gitmenin oluşturacağı ilk adımdı, hareketli ve canlıydı. Oysaki benim ilk hava yolculuğum deniz otobüsüne binme hissinden öteye geçememişti. Tabi ki bunda pilotumuzun inanılmaz deneyiminin yeri de var. Öyle olmasa uçak havalandıktan sonra arkamda fenalaşıp bir önceki uçuşundaki korkusunu atamamış yolcuyu anlamakta güçlük çekmezdim herhalde.

Uçaktan indikten sonra merkezdeki Usta Hotel' e valizlerimiz atıp, kısa bir tur ve biraz da karnımızı doyurmak için dışarı çıktık. Trabzon şehir merkezi, aslında dağın eteğinde, eğimli bir alanda. Kasaba meydanından biraz büyük; merkeze bağlanan caddeler güzel fakat dardı. Ne yiyelim diye düşünürken bir saat geçmiş ve biz sonunda merkezdeki bir restoranta açgözlülüğümüzün de verdiği etkiyle, kaygana adı verilen hamsili bir hamur işini yiyerek bütün geceyi kıvranarak geçirmiştik. Kahvaltıda gündüz gözüyle otelden gördüğüm manzara beni biraz üzmüştü; her yer beton yığınıydı, ne eskinin izleri seçiliyordu ne de yeninin. Oysa ki ben Trabzon' un içinin çok yeşil olacağını düşünmüştüm.
İlk Gün ve Şehir Turu
İlk Durak Ayasofya Müzesi


Merkezden bir minibüsle gidilebilecek mesafedeki müze bir dönemin kilisesiymiş. Sonunda yeşilin ve denizin uyumunu yakaladığımız bir alan bulmuştuk.



Müzenin bahçesinde çeşitli döneme ait mezar taşlarını görebilirsiniz. Müzeyi gezdikten sonra bahçesinde güzel bir çay içmek ve birşeyler atıştırmak için mutlaka vakit ayırın. Oradan minibüse atlayıp eski Trabzon çarşısını gezebilirsiniz.

Müzede edindiğimiz bilgiye göre Trabzon merkezde bir müze daha varmış ama onu genelde Trabzonlulardan bilen malesef yok. Buluncaya kadar merkeze 10 dk mesafedeki yeri 1 saat aradık. Burası eski bir köşk olan binaydı. Müze görevlilerinie durumu anlatınca tatil saatinde bizi gezdirmek konusunda yardımcı oldular. Genel anlamda zaten Karadeniz halkının ne kadar candan olduğunu bilirsiniz ama bu kadar da olabilir mi diyebileceğiniz çok durum yaşıyorsunuz. Minibüscüsünden, müze görevlisine kadar herkes yardım ediyor. Köşkün giriş kısmında 18. ve 19. YY ait mobilyalarla sunuluyor. Oturma Odası, Yemek Odası, Oyun Odası...vs. İnanılmaz bir tavan süslemesi ve mimarisine hayran kalıyorsunuz. Üst kata ise çok uzak olmayan dönemlere ait kıyafetlerin , el yazması Kuran' ların, mihrapların, silahların sergilendiği ufak odalar var. Köşkün alt bölümünde ise Bizans Dönemi ve öncesine ait paralar, takılar, heykeller sergilenmekte.
Öğlen yemeğini Akçaabat' ta denizkenarında bir restoranta köfte yedikten sonra Atatürk Köşkü ve Kızlar Manastırını Gezdik. Kızlar Manastırı henüz restorasyonda olduğu için çok fazla birşey göremedik, restorasyondan sonra epey güzel olacak sanırım. Trabzonu tepeden gören Boztepede bir çayla günü sonlandırdık.
Kızlar Manastırı
Kızlar Manastırı Avlusu
Boztepe


Trabzon turumuzun ikinci gününde Trabzon'daki arkadaşlarımız bizi Maçka'da yeşillikler içinde bir otele kahvaltıya götürdüler. Doğa muhteşemdi kahvaltı da tam krallara layık.
Sümela Manastırı kahvaltı yaptığımız yere yakınmış ve yediğimiz tereyağlarını, balları, mıhlamay ve bol tereyağlı yumurtayı eritmek umuduyla oraya yola koyulduk. Yol boyu akan bir dere, yeşillikler bizi hafif uyku moduna sokmuştu bile. Arkadaşlarımız sayesinde en kestirme yoldan manastıra ulaşmıştık.

Dağın eteklerinden baktığınızda sanki manastırın arkası yokmuş gibi bir izlenim verse de aslında bulunduğu kayalık bölgeye göre oldukca geniş bir arka kısmı bulunuyor. Acaba o dönemde bu yapıyı nasıl yapmışlar diye de düşünmeden edimiyorsunuz. Manastıra gidilen ufak ve dar bir patika boyunca kalın ağaç köklerini ve yabani Sıklamenleri görebiliyorsunuz.




Ben şahsen İstanbul' da saksı içinde görmeye alıştığım bir çiçeğin kayaların arasında açtığını görüp hayretle karşıladım.

İki günlük tatilimiz boyunca gezmenin ve güzel insanlarla hoş vakit geçirmenin tadını çıkartarak; güzel anılarla ve birazda yorgunlukla oradan ayrıldık.

1 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil

yorumlarınız