Translate

28 Eylül 2009 Pazartesi

Hayat Bazen Şaka Gibi

Hayat bazen şaka gibi.....
Sizi ne zaman yakalayıp, sarsıcağını bilemiyorsunuz.
Her tökezlemede daha mı güçlü kalkıyorsunuz, yoksa her darbe hiçlik yolunda ki bir adım daha mı? bilemiyor insan
Mart ayında bir dış gebelik yaşadım, nasıl oldu? hiç anlamadım.

Bu bir mucize mi? yoksa hayatın benle dalga geçmesi mi? hala kestiremiyorum.

İkinci başarısız tüp bebek denemesinden sonra ara vermeye karar verdik. Bir sene bu konuyla ilgili herşeyden uzaklaştım. Dernekte yazıştığım arkadaşlarım dan bile vazgeçtim, öyle ki bir zamanlar röntgen çekilirken "hamile olabilirmisiniz? "sorusuna, "olabilirim" derken, "hayır" olamam diyip gönül rahatlığı ile röntgen bile çektirdim. Kendime şaşırdım sanırım artık durumu kabullendim dedim. Son bir deneme daha bir daha yok diyordum. Hatta Mayıs ayında kürlere başlarım yazında son bir deneme daha yaparım....
Mart ayından önce ki iki ay halsizlik ve uyku hali vardı. Öyle ki bütün gün koltukta oturup, miskin miskin yatmak dışında hiç bir isteğim olmuyordu. Ocak ayında adet görmemiştim. Kendi kendime "gene kist çıktı, adetim gecikti"dedim. Doktora da hiç gidesim yoktu, daha öncede olmuştu ve aynı şeyi duymak için doktora gitmek istemiyordum.
Aslında o zamanlar benim pek farkedemediğim ve çevremde ki insanların farkettiği olaylar da olmuştu. Mide bulantıları çok fazla değildi ama birden midem bulanabiliyordu yada burnumun tazi gibi koku alması, deli gibi kaymaklı ekmek kadayıfı yemem gibi. Oysa ki hiç sevmezdim. Eşim bile "sen bunu sevmezsin ki neden her gün yiyorsun" dediğinde " Şuan hayatta yediğim en güzel şey gibi geliyor bana " dediğimi dün gibi hatırlıyorum. Hatta bir akşam bittiği için yiyemediğimde eşime kızıp " ya aş eriyor olsaydım" demiştim. Meğersem aş eriyormuşum KOCA BİR ŞAKA gibi.....

Şubat ayının sonlarına doğru acaba menepozamı giriyorum diyerek doktora gittim. Bir önceki tüp bebek yaptırdığımız şu meşhur hastaneye; doktor bana erken menepoza giriyorsun Ebrucum demişti, bir sürü yapılacak test ve bir de hap....." Bir kere daha dene sonra vazgeç, yazık aldığın ilaçlara "dedi. Hastaneden nasıl çıktığımı bilemiyorum. Ağlama krizi başlamıştı. Öyle ki bindiğim taksi deki şöfor bir öldü zannetti, eşimle konuşurken durumu anladı ve "üzülme ablam, kıyamam ben senin göz yaşlarına yarın kandin inan senin için dua edicem lütfen üzülme, Allahtan umut kesilmez, lütfen kesme" onun o sıcaklığını, o içtenliğini ve desteğini hiç unutamam.

10 günlük ilaç kullanımı sonunda doktora gidecektim. İlacın 9. günü bende ki, miskinlik hat saffada bu arada; haftasonu program yapan arkadaşlarımızı görüp eşime " bende bir gariplik olmalı insanlar nasıl non stop geziyor" dedim. Eşimde biraz sitemkar " ben program yapıyorum ama sen hep yorgun olduğunu söyleyip istemiyorsun" dedi. Gerçekten de öyleydi. Pazar günü istanbul'da gidebileceğimiz en uzak noktaya Anadolu Fenerine gittik. Yolda karın ağrım vardı ama pek ciddiye almadım, gaz sancısı falan dedim kendi kendime. Herşey restauranta gidip oturuncaya kadar çok güzeldi hiç bir problem yok. Birden sıcak bir terle fenalaştım. Karnımda inanılmaz bir ağrı. Tamam ölüyorum herhalde dedim. Kendimizi Göztepedeki özel hastaneye zor attık. Apandisit dediler ağrı kesicili bir serum verip gönderdiler. Aslına bakarsanız Anadolu Fenerinde telefonla bir doktor arandı ve o bana "kistin vardır o patlamıştır acil bir hastaneye gitmen gerekiyor dedi. Aslında bir kist vardı. Patlamış olması da muhtemel olabilirdi. Tansiyon 2-4 tu anlıyacağınız çok fenaydım.
Anadolu Fenerine giderken Hudai Hazretlerinin mezarının yanından geçtik ve kandildi dua edemediğim için çok üzüldüm. Eşim "dönüşte dua edersin "dedi bende ona "ya gene edemezsem" dedim. Belki de beni o korumuştur kim bilebilirki. Dönüşte de dua edememiştim. Oraya giderken "insanlar burda fenalaşsa nasıl doktor yetişir" diyede düşündüm ve bunu yaşadım. O kadar gariplik üst üste geldiki düşününce insan şaşırıyor.
Neyse Hastane pandist olmasından şüphelendi ama emin olamadı, lakosit yüksek çıktı ve gece 11 de tekrar gidip tahlil yaptırdığımızda düşmeye başlamıştı. Orda doktor bana hayatımı kurtaran çok önemli birşey söyledi. En ufak bir ağrıda derhal hastaneye gel hayatı teklike yaşayabilirsin. O ağrı ertesi gün herşey gene normale döndüğünde aniden geldi. Hemen Daha büyük ve iyi bir hastanede soluğu aldık. 4 saatlık tetkik, tahliller, doktorun bir gidiyor biri geliyor. En son ameliyat olmam gerektiğine karar verildi. İç kanama ve hayatı tehlike...... Bana bir karın ameliyatı daha olursan ölürsün denmişti, ameliyat olamam dediğimde Olmazsam bu sefer iç kanamadan öleceksin dedi doktor. Halamlar çaresiz, korkmuş bir şekilde yüzüme bakıyorlar. Eşim ortada yok. Kanamanın nerde olduğunu sorduğumda ise bilimiyoruz açıp bakıcaz dediler. Bunu söyleyen doktorların biri doçent diğeri prof. bende iyide bunu tespit edecek bir cihaz yok mu dediğimde renkli BT çekmek akıllarına geldi. Ben 4 saat acılar içerisinde kıvranıp fenalaşırken, hiç biri bunu akıl edememişti. Fenalaşmalar artıyordu sürekli bayılıyordum. Ağrı dayanılmaz olmaya başlamıştı. Kolumda damaryolu açmak için damar bulunamıyordu. İşte o BT de dışgebelik olduğu ortaya çıktı ve Genel Cerrahların yerini Kadın Doğum Uzmanı aldı. Acil ameliyat hayatı tehlike vardı. Neyse ameliyatım başarılı geçti, sonunda düzgün bir doktora denk gelmiştim. Ayılırken hayattamıyım dedimişim.....

Menopoza girmemiştim, 3 aylı dış gebelik yaşıyordum, bebiş yanlış yerde büyümüştü, onca olan şeye rağmen (rontgen, ilaçlar) aslında ona bebiş demek yanlış ama eğer doğru yere düşmüş olsaydı bu ayın sonlarında doğum yapıyor olacaktım. Bu çok acı, insanın içini dağlıyor, üzüyor. İşin en komiği ben bu dış gebeliği 4 senedir problem olan kapalı tüpte yaşamıştım. En yüksek doz iğneler yumurta oluşmazken ve kapalı olan tüpte...... Bu aslına bakılırsa mucize değilde ne...
Tam oh bir sene doktor yüzü görmedim derken gene ölümden kıl payı dönmüştüm. Vücudumdan 2,5 lt kan temizlediler. Biraz daha gecikseymiş şoka girermişim falan filan
Yakın arkadaşımın bir tanesi Ebru "birşeyi de normal boyutlarında yaşasan, olmuyor dimi "dedi
Onun bu lafı bizi çok güldürmüştü bu olay yaşanmadan 10 gün öncesinden doktora gitmiştim toplamda hesaplarsak 3 hastane ve 6 değişik doktor muayenesinden geçmiştim ve son ana kadar kimse ne olduğunu anlamamıştı. Bu hastanelerden 3 de istanbulda isim yapmış hastanelerdi ve doktorlara benim ne yapmaları gerektiğin hatırlatmam gerekmişti. Çok sevdiğim bir dostum bana " Doktoruna güveneceksin ve onun dediklerini sorgulamadan uygulayacaksın " dediğinde AMA BEN HEP GÜVENDİĞİM DOKTORLARIN ELİNDE KALDIM dedim ve gerçekten de öyle olmuştu o dönemin en isim yapmış en iyi hastanelerinin en populer doktorlarının elinde kalmıştım belkide onların da şansızlıkları benimle karşılaşmalarıdır......