Translate

18 Ağustos 2013 Pazar

Şifa ve Yaşam


Şifacılık üzerine sayfalara bakındığınızda yada buna yönelik çalışmaların tanıtımlarında insanların sanki yaptıkları işte mücize yaratacaklarına yönelik bir izlenime kapılırsınız. “İşte” dersiniz. Bu benim problemimin anahtarı olacak. Oysa ki gerçek mucize kendi içinizde ve onu ancak siz harekete geçirebilirsiniz. Hiç bir enerjinin, Yaradan’ın izni ve sizin iradeniz dışında müdahale etmeye gücü ve izni yok...

Aslında Blog’u oluştururken çıkış noktasını çok hesaplayarak yola çıktığımı söyleyemem. İçimdeki sesi dinledim ve yazıyorum... Bunun şifacılık üzerine bir paylaşım blogu olmasını düşünüyorum. Zamanlaşekilenecek sanırım…

Okuduğum bir kitapta;

" ...Olup biteni anlamaya, içsel çatışmalarınızı çözmeye ve rahatlamaya gayret etmiyorsunuz. Peki bu durumda içinizde büyüyen zihinsel yada duygusal basınç ne olacak? ..." diyordu.

İşte bu cümle, benim yaşamımı tam olarak açıklıyor sanırım.Yaşamın beni en sıkıştırdığı, en zorladığı noktada ise Reiki enerji ve meditasyonlar hayatıma girdi. Geçen süre içerisinde kendimdeki değişim ve gelişim inanılmazdı.

İçsel çatışmalarım, olup biteni anlamaya çalışma çabam, bugüne kadar yaşadıklarım, hastalıklar, duygusal boşluklar vb. Çoğumuzun yaptığı gibi hayatımın; bir bölümünde kurban diğer bölümünde de kurtarıcırollerinde gidip gelmelere neden oldu.

Hayatın bana sunduğu işaretleri takip etmeye başladığımda ise bana öğrettiklerini fark ettikçe içsel olarak değişim başladı.

Benim en çok ettiğim dua; "Allahım beni doğru zamanda doğru insanlarla karşılaştır" dır. Yaradan’ın ihtiyacınız olan insanları, en etkili olacakları zamanda karşınıza çıkarmasını dilerim. Hayat o kadar bilinmez ve karışık geliyor ki; bazen insanın en basit problemin bile çıkışını göremediği oluyor. Oysa ki hayatta problemlerin sadece bir çözümü yok. Aynı sonuca giden bir sürü yol var. Önemli olan doğru yolu bulmak ve en kısa sürede sonuça ulaşmak. Hayatınızın hiç farketmediğiniz, belki de farkettiğiniz ancak etkilerinin ne kadar derin olduğunu algılayamadığınız süreçleri var. İşte bu öyle zamanlar için okunmuş bir dua.

Sizlere şunları okudum, şu programlara katıldım demek istemiyorum ...

Ben sıradan , şifacılık yapan biriyim.

Bu akşama kadar "Şifanın, insanların birbirlerine tavsiye edecekleri, iyileşmeyi çevrelerinde gördükten sonra katılacakları birşey" olduğunu söyler dururdum kendime. Gene de bu kendimi teknolojik alanda anlatmamam için bir engel değildi. Sanırım paylaşım zamanıgeldi ve kendimdeki değişimi başkalarının da yaşaması için bir yerden başlamak gerekiyor...

Öğrenme değişimi, değişimde gelişmeyi beraberinde getiriyor. Bu hayatın her anında var.

İnsan öğrendikçe, hiçbir zaman “bitti”, “oldum”diyemiyor. Hayat devam ettiği sürece, öğrenme devam ediyor. Etmeli de…

Hayatımıza giren hiç kimse öylesine girmiş değil. Hayatta hiç birşey tesadüf değil. Sadece hayata dikkatlice bakmak gerekiyor.

Birine yardım ettiğinizi düşündüğünüz noktada bile öğrendiğiniz birşeyler muhakkak vardır. Dikkatle bakın...

Hayatın her anına dikkatle bakmaya başladığınız da ise tasavvuftaki son kapıya, azizlik mertebesine yada yüksek ruh olmaya bir adım daha yaklaşıyor insan. Adına ne derseniz o ve…

bu satırları okuyorsanız birbirimizden öğreneceklerimiz olabilir :))

15 Ağustos 2013 Perşembe

Hayatım...

   Tam blogu kapatacağım gün, Kanada'dan bir mail aldım blogta ki konuya yönelik. Bu bir işaret olmalı dedim bir sürede daha mı kalsa. Yeni bir blog oluşturmuştum ve farklı bir konuda orda yazmaya başlıyordum.

Sonra dönüp yazdıklarımı okudum, ilk kez bu konu üzerine araştırma yaparken yazdıklarımla  karşılaşsam paniklerdim her halde.

 Burası benim içimi döktüğüm ve rahatladığım alandı. Yaşadıklarıma o kadar öfkeliydim ki...  Burda okuduklarınız, benim başıma gelenler en uç noktalar sanırım , kara mizah gibi sanki ...

 Endometriozis kistinde başıma en kötü ne gelir diye düşünüyorsanız okuyun,   okuyup paniklemeyin yada hiç okumayın gerçekten....
Buram buram karamsarlık , hüzün dolu...

IVF ve Endometriozis ile uğraşıyorsanız aslında duygusal anlamda zorlayıcı ve yıpratıcı bir yol...

Şöyle bir baktım da hayatım değiştikçe, buraya yazmayı bırakmışım. İlk başta işten çıktım. Çalışmak; bebek noktasında ki kaçışım, güvenli alanımdı. Oradan ayrılınca 4. tüp bebek denemesi için nerdeyse 6 ay doktor kontrolünde yumurta takibine girdim ve en uygun zamanda yumurta toplandı ve transfere bile gidemeden başarısızlıkla sonuçlandı. Uzunca bir süre bu konudan uzaklaşıp, yaşamaya odaklandım.
Bu konu üzerine görüştüğüm arkadaşlarımla görüşmeyi kestim, bu konuyu tamamen kafamdan atmak istedim. Bir de bakmışım ben artık bu konudan çok uzaklardayım. Buraya yazacak ta pek birşeyim kalmamış. Bir ara oldukça fazla mail aldım blogu okuyan arkadaşlardan, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım umarım olmuşumdur.

Neyse konumuza dönelim,  bunca  yaşanmışlık, hüznün ve göz yaşının sonucun da geldiğim nokta tatminkar bir hayat ve dengeli, huzurlu bir yaşam ....

Öncelikle; anne olamadım, 4.deneme sonucunda sağlıklı yumurtayı oluşturamadı vücudum ve artık bu sevdadan vaz geçip hayata dönemeye karar verdik.
 Tüp bebek yok, doktor kontrolleri yok bunalım ve depresyon yok... Bir çok seçeneği düşündük ve hayatımız da çocuk olmazsa da olur dedik ve bir kedi aldık.




 

 Adı pufy benim minik kızım :))) ki kendisi 2,5 yaşına girdi.  Annelik duygumu ve bir bebeğe bakma özlemim giderdi. Olur mu ? öyle şey diyorsunuzdur. İnanın oluyor hem de çok güzel oluyor bir bebeğe bakacak enerji ve sorumluluğu kendiniz de görüyorsanız evlat edinmek daha iyi bir seçenek tabi...
Pufy evmizin havasını değiştirdi. Oyun oynuyor, komik yatıyor derken bir bakmışız eve hareket gelmiş, gülmeye başlamışız:) pufynin doğuştan bir göz problemi vardı ve onunla süreli ilgilenmem gerekti,  ayrıca pufy anne oldu. Onun doğumuna tanıklık etmek inanılmazdı.  Şimdi pufy onun yavrusu köpükle kocaman bir aile olduk:)
Başka ne oldu derseniz; işten çıktıktan sonra süreçte bir yıl şifa meditasyonu yaptım. Af çalışmalarına katıldım. Bu konuda okuya bileceğim bir çok kitap okudum. Öğrendiklerimi de dini açıdan inceledim. Bir sürü şey birbirini takip etti Reiki 2 aşamaya geçtim, Yaşam Koçluğu eğitimi aldım ve sonuda şifacılık yapmaya başladım.
Resim yapabildiğimiz farkına vardım:) ...vs
Hayatın çocuksuz da oldukça tatminkar olduğunun farkına vardım. Sanırım denge nokta mı buldum. Meditasyonlar da 7 yaşındayken ben asla çocuk yapıcam diye büyük bir laf ederek kendimi bu konuda kitlenmiş olduğumu fark ettim. Sonuç olarak çocuk olmamasına rağmen  acıda duymayarak  eşim ile olabildiğince dolu bir hayatı yaşamaya başladık...
Hayatımıza kocaman bir beyaz sayfa açtık ve şimdi onu dolduruyoruz...




30 Nisan 2012 Pazartesi

Doktor Tavsiyesi Hakkında

Blogumu yayınlamaya başladığımdan bu yana ilk kez okuyan arkadaşlardan yoğun mailler gelmeye başladı. Benimle yaptığınız paylaşımlar için çok teşekkür ederim.
 Ben yaşadıklarımı yaşarken kendimi çok yanlız hissetmiş ve sersemlemiştim sanki bu dünyada bu sonrunla yüzleşen bir ben varmışım gibi gelmişti. Bu bocalama tam bir sene sürmüştü. Türkiye koşullarında doğru bilgiye ve doğru doktora ulaşmak hem zor hemde oldukça mali külfeti olan bir durum.  Yaşadığımız şehirler, maddi durumumuz bunlarla çok bağlantılı aslında.
Mail atan arkadaşların bir çoğu doktor ismi istemiş.   Kadın doğum uzmanları , konuyu sorunu çözme olarak kisti almaya yönelirken, tüpbebek doktorları kisti mümkün olduğu kadar az müdahale ve gebelikle sonuçlandırmaya çalışıyorlar. Sonuçlarak ya çocuk doğurarak kisten kurtuluyorsunuz yada eninde sonunda Endometriozis kistinden ameliyat oluyorusunuz. Bu kiste sahip bir çok arkadaşım defalarca ameliyat olduklarını biliyorum ancak her ameliyat bebek konusunda biraz daha gerilemeyi de beraberinde getiriyor. Bir de buna tüpbebek doktorlarının sizi rant olarak gördüklerini eklemem gerekir sanırım. Bu konuda doktor tavsiye etmenin çokta doğru olduğuna inanmıyorum. En iyi denilen doktorların ellerinde, başıma hep birşeyler geldi. Benim için iyi olan sizin için olmayabilir. Kaldı ki ben Endometriozis Kistinin yaratığı hiç bir belirtiyide göstermiyordum. İyi olan doktoru bulmak zor ancak kötü doktoru tespit etmek çok kolay olduğunu biliyorum biraz araştırırsanız eminim aynı doktorda faciyaya dönüşmüş bir çok kişi karşınıza çıkacaktır. İstanbul'da ki arkadaşlara benim gittiğim doktorların isimlerini öneri olarak verebilirim. Bir de www.cocukistiyorum.com sitesinin formlarının " Sorunları Paylaşalım " bölümüde Endometriozis başlığı altındaki arkadaşlarla görüşebilir yada gittikleri doktorlar hakkında bilgi alabilirsiniz. Fırsat bulduğum bir anda buradan Goncanın benimle paylaştı ingilizce bilgiler ve uyguladığı kürü çevirisini yapıp eklemeyi düşünüyorum. Gonca bu konuda oldukça iyi sonuçlar almış. Goncaya da burdan teşekkür etmek istiyorum.
Umarım bu sizler için biraz aydınlatıcı olmuştur.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Küçük Şeyler..

KÜÇÜK ŞEYLER



Küçük bir beden, çoğu kez büyük bir ruha yataklık edermiş.
... Ufak balıklar daha lezzetli olurmuş.
Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış, büyük odunlar alevi söndürebilirmiş.
Her küçük şey mutlaka bir işe yararmış.
Sağanak dediğimiz, küçük damlalardan ibaretmiş.
Ufacık bir yağmur,kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş.
Muazzam bir aydınlık, küçük bir delikten görünebilirmiş.
Küçük bir saman çöpü, rüzgarın yönünü gösterebilirmiş.
Bütün bir hasat,bir kıvılcım yüzünden elden gidebilirmiş..
Büyük bir geminin batmasına, küçük bir delik yetermiş.
Çok veren malından, az veren canından verirmiş.
Yükte hafif olmak, pahada ağır olmaya engel değilmiş.
Deve büyükmüş ama ot yermiş, şahin küçükmüş ama et yermiş.
İnsan küçük bir adama iyiliği dokunduğu zaman cömertliği öğrenebilirmiş.
Büyük adama iyilik ederse öğreneceği şey, ızdırap olurmuş.
Büyük makinaları küçük çarklar çalıştırırmış.
Büyük adamın büyüklüğü devam ediyorsa bunun sebebi; onun küçük adamlara gösterdiği özenmiş.
Bazen büyük bir AŞKI başlatan, küçük bir gülümseme imiş.
Büyük yazıları yazmak için küçük noktalar, virgüller gerekirmiş.

Simite lezzetini veren küçük bir susam tanesi imiş.
Ulu bir çınarın veremediği kokuyu,küçük bir papatya verebilirmiş.
Büyük paralara alınan hediyelerin sağlamadığı mutluluğu, küçük bir BAKIŞ sağlayabilirmiş.
Küçük sevinçleri bilmeyenler, büyük keyifler yaşayamazmış.

Öyleyse 'küçük' deyip geçmeden önce, ne kadar 'büyük' sonuçlara varabileceğini düşünelim. Küçük bir damlayı, bir gülümsemeyi, noktayı, virgülü, bir ağacın dibinde biten gülü, bir susam tanesini, sevgilinin sesini hafife almayalım.. Küçük dediklerimizin aslında ne kadar büyük olabileceklerini, onların yokluğunu beklemeden fark edelim. Çünkü yanımızdayken değerini bilmediğimizi, bildiğimizde bulamayabiliriz.

Çıkınınızda; küçük bir gülümseme, bir yağmur damlası, bir papatyanın kokusu, üç noktanız, unutulmaz küçük bir anınız hep olsun. Küçük de olsa varsın olsun. Çünkü o küçük çıkınlar nasılsa bir gün, büyük denkler olacaktır. Yeter ki, sabretmeyi ve biriktirmeyi bilelim küçük küçük....

Alıntı..