Translate

10 Temmuz 2007 Salı

İşte Bİzden Mucize

Dernekten yazıştığım bir arkadaşım, benim için kendi mucizesini yazdı. Ben okurken çoğu yerde boğazım düğümledi, ağlamaklı oldum. Ama bizler için imkansız diye birşey olmadığını gösteren ve mutlu sonla biten bir hikaye umarım sizler için umut olur.

Nereden başlasam diye çok düşümdüğüm şu an için umut olan ama bir dönem sancılarla geçirdiğim çok başlangıcım oldu...

İlk başlangıç eşimle tanışmak ona evet demek olabilir belki de. O evet sonrası yeni bir başlangıç oldu. Belki de burada sizinle en çok buluşma ma sebeb olan da bu başlangıç oldu....

Evlenmeden önce eğitimim devam ettiği için, eşimle 5 yıl kadar çocuk sahibi olmama kararı almışdık. Bunun için önce iyi bir aile planlama merkezine gitmeye karar verdik. Aslında iyi olmadığını iyilerini görünce anladım. Kadın doğumcu bize bilgilendirme yapdı sonra da dedi ki isterseniz bir sperm testi yapalım eğer ki bir problem var ise boşuna 5 yıl kadar zaman kaybı olmamış olsun. Daha sonra, benden bir kaç çeşit test isteyeceğini söyledi. Eşim testi yaptırdı . Sonucu almaya gittiğimizde, eşimin adını söylediğimizde labarotuvarda ki kişiler de bile bir anormallik vardı. Test sonucu belirten kağıdı hemen açtık, kağıtta olması gereken değerler yazıyordu. Ben bir anlam veremedim. Doktorumuz, test sonucuna göre canlı dokusu bulamadığını bunun için acil olarak üroloğa gözükmemizin iyi olacağanı ve bizlerden bir takım testler isteyeceğini falan söyledi. O konuşdu ben içli içli dinledim. Hem çok anlamsız gelen sözler hem de o onda sorgulamaya başladığım bir hayatım. Lafın sonunda ise hiç çekinmeden "bebek isteyen bir çift iseniz bu birlikdeliği gözden geçirin" dedi. Aslında sonradan yapılan itiraflarımızda daha ilk cümlede gözden geçirdiğimiz çok şey olduğunu öğrendik. El ele girdiğimiz yerden eşim benden uzaklaşarak indi ve bu iş bitti dedi. Öylece kala kaldığıma mı yanayım aldığım habere mi anne olmama ihtimalimle birlikde seçmekte olduğum bir çok şeye mi. Evli olsam üstesinden gelmem daha kolay olabilirdi. Gitmesine izin mi vermeliydim ? yoksa beklemeli?. O gün o gece nasıl geçti anlatamam. Acaba anneme söyleyeyim mi ?eşimi arayayım mı? falan filan..... Ama bir gerçek var ki o gün çok ağladım... Zaten bir daha istesem de o kadar hür ağlayamadım....

İlk bir hafta zor geçti tabi eşim evlilik planlarını ertelediğini söyledi. Ben kararımı vermiştim, kesinlikle evleneceğiz. Ama nasıl ikna edicem! arada yaşadığım gel gitler de cabası... Dedim ki tamam evlenelim hem de evlat edinmek için gerekli araşdırmaları yapalım. "Ne olcak herkez doğurcak değil ya "dedim. Zar zor ikna ettim. Evlendik...

Evlenmeden önce ise, hazırlıklarımızla birlikte yapılması gereken testler yaptırdık. Hormonlar temiz hiç problem yok. Her şey çok iyi ama sperm üretimi yok. Sonuç olarak ameliyatla kanalara girilip canlı dokusu aranacak. Artık durum çok belli idi ama hepsinden önemlisi eşim çok büyük bir değişiklik yaparak durumu kabullendi.

Evliliğimiz ilk aylarında bir kere bile konuşmadık bu konuyu. Sağa sola, eşe, dosta da 5 yıl çocuk yok dedik bir nevi zaman kazanma isteğiydi bizim ki. Yaşadığımız şehir çok küçük, imkanlar belli. Yaşım çok küçük toyum, cahilim eşim deseniz kime gitsin kime sorsun? Ne yapmalı ne etmeli düşüncesiyle süren sessizliğimizi bir akşam yemeğinde pazarlık yaparak son buldurmuşdum. Dedim ki "olursa olur olmazsa bir yavruya sahip çıkarız ama var mısın ? Hazırmısın?" Ürogünloğa yeniden gittik. Her şey çok normal olduğu için doktorumuz vücudun sperm üretimini sağlaması için ilaç yüklemsi yapıp,sperm üretmeyi öğreticem yani dedi. Yeni bir sperm üretimin olması için yetmiş küsür gün olması gerekdiğini bunun için de ilaçın 4 ay kadar kullanmamazı gerektiğini söyledi. Tabi kullandık. Sabah bir akşam bir ilaç alıyordu. Test yapdırdık süre dolunca ise sıfır yani hiçbir değişiklik yok idi. Sonradan öğrendim ki o dönemde yani 2001 yılında iken ilaç zararlı olduğu gerekçesiyle tam 12 yıl önce piyasadan çekilmiş. Ya da biz öyle sanıyoruz.... Düşünün nasıl geriden geliyoruz tedavi için ve kimlere umut bağlıyoruz.... Zaman hızla akıp geçmiş 2 yıl geride kalmıştı bile. Artık istanbulla tanışma zamanı gelmiş bu tanışmışlıkla birlikde şaşkınlıklarımız da başlamıştı...

İyi bir hastanede micro tese yapılmasına karar verdik. Ben tüp bebek için hazırlık yapmadım. Daha doğrusu doktorumuz yönlendirmedi, "Önce sperm bulalım , bir kere bulursak hep buluruz" dediler. O gün yerdeki döşemeleri kaç kez saydığımı bile unutmadım aslında. Nasıl bir bekleyiş olduğunu, ne giydiğimi, kimle kaç cümle kurduğumu bile hatırlıyorum hala. Yalnızdım yine....Doktorumuz gözükdü kapıdan. Suratta öyle başkalarının dediği gibi hüzün ya da başka bir şey yokdu. Donuk mat anlamsız bakan bir ifade. Belki o gün bir şeyler değişecek olsa yine aynı ifade ile evet bulduk diyecekdi. .... "Hanım eşinizde her hangi bir canlı dokusu bulunmadı, şu ana dinleniyor birazdan ayılır, ameliyat sonrası için gayet iyi kendileri" dedi... Valla ne yalan söyleyeyim şöyle hokkalı bir küfür salladım kendisine. EEE dedim ne yapayım adamın peşinden mi koşup soru sorayım eşime mi bakayım... Odasına gittim ve bana "uğraşmayın" dedi. Dönor kullanın ya da evlat edinin dedi. Çok ağlamak istedim ama ağlayamadım asıl görev şimdi başlıyordu. Eşim haber bekliycek sorucaktı. Bir müddet sonra odasına aldılar, gittim sarıldım . Çok sıkı öptüm dudaklarından içim kıpırda dı, dedim ki "evet bu iş daha bitmedi biz bunu başarıcaz". Ameliyat sonrası bir birlerini bu kadar arzulu öpen kaç çift vardır dünya da ..... Eşim hiç soru sormadı bende olmadı demedim. Evimize geldik ve işgüç kaldığı yerden devam etti ama bu olay evliliğimizi çok daha kutsal yaptı. Savaşa devam ederken ve kararlığım devam ederken ,eşimde sperm olamdığı haberinden sonra ,bir gece daha bu kadar hür ağladığım ikinci gecem daha oldu. O gece ilkinden de daha çok acıtır canımı.
Amcamın kızı doğum yapmıştı. Bebek mevlüdüne gittik. Hani adettendir ya bebeğe hediyesi takılır kucağa alınır vermedi kızını bana. Senin çocuğun hala yok dedi. Ayyy nasıl çıktım o gün, o evden nasıl evime gittim bilemedim. Zaten çocuk istiyorum sitesi ile tanışmam da bu olay vesile oldu. O gece yine derin derin ağladım. Geçen 3 yıla yakın zamana karşı değişmeyen şeylere ağladım.... Kendi kendime içlenmeme ağladım...... Neden diye sorup ağladım...... İçim deki irin akana kadar ağladım..... Hem susdum hem ağladım....

Doner meselesi gündeme geldi. Aklımın bir köşesinde nasıl olur acaba? sorusu. Acaba dedim eşimle yerlerimizi değiştirsek ne hissederdim? Ama yinede internet üzerinden araştırma yaptım. Genellikle bu tür vakalarda sağlıklı evlilik yürüten çiftlerin pek olmadığı olanların 1 ila 3 yıl arasında evliliklerini bitirdiklerini okudum. Yine internet üzerinden bunu denemiş çiftlerle görüşme fırsatım oldu. Türkiye için durum nedir bilemiyorum ama yurt dışında bu konuyu rahatlıkla aşmışlardı. Artık kabul ediniş kendisini daha çok hissettirirken CAN düşdü kucağımıza. İlk göz ağrım canım benim... Hayatımızı tamamen değiştiren sürme gözlü oğlum.

Tabi ona hemen sahip olmadık ya da sahip olalım fikri hemen doğmadı. Çünkü kendinize kabul ettirseniz bile birde sosyal çevreniz. Aslında kendinizden daha çok onlara ne anlatıcağımızı düşünür olmuşduk ya da düşünür olmuşdum. Acaba kabul ederler mi acaba eşim kabul edebilecek mi acaba ben başkasının çocuğuna bakabilecek miyim? Şu an başkasının çocuğu cümlesi bile beni gerçekden çok etkiliyor. Gerçekden sevince doğurup doğurmadığınız unutuluyor. İlk olarak can'ın masraflarını karşılamaya başladık, annesi babasından ayrıldı. Tamamen onlara bakmaya başladık. Ama içim kayıyordu CAN ‘a . Bu arada yoğun tedavi programları devam ediyordu. Çeşitli kürler öğreniyordum ve eşime yediriyordum. Ya işe yararsa!!! Keçi boynuzundan tiksinmemin en önemli sebebi budur sanırım. Bir ara ne duysam yapar olmuştum. Ot içe içe hastalanmaya başladık. Bir tek eşim değil bende ona eşlik etmek için içiyordum. Bir tek damlara çıkıp bağırmamıştık onun dışında her şeyi denedik. Doktorlar programlamaya başlar olmuşdu bizi. Bu arada denenen bir tese daha ve değişmeyen sonuç sonrası bu defter kapanmıştı. Aslında kabul edişim kolay gibi gözükse de kolay değildi. Eşim kesin ayrılma kararı aldı. Evden bir hafta kadar uzaklaşdı ve hiç aramadı sormadı. O dönemde aileme, onun iş gezisinde olduğunu söylemiştim. Derin merak duygusu içinde acaba polise mi gitsem?....... kendisine bir şey olmuşmudur?..... sorusuna birde şimdi her kes öğrenecek rezil olucaz düşünceleri de sarıyordu kafamı. Aslında ne yalan söyleyeyim, bende vazgeçtim kendisinden o dönemde. Çünkü salondaki masamızda yüzüğünü bulunca, eh dedim "bana bunu da mı yapacaktın", çocuğu olmadığı için ona çocuk vermek için savaşan kadını, geride bırakıp giden bir adam dı benim kocam ve ben ney için uğraşıyordum. Çok sordum bu kadar haklı olabilir mi? diye. Mesaj çektim tamam istiyorsan bitirelim, gel evden al pılını pırtını diye. Bu mesaj eşime kendine getirken, beni çok yormuştu. O gece eşim gelecek diye Can' lara gittim. Annesi koynuma verdi canı. Böyle kulakalrının arkasından öyle tatlı bir koku geliyordu ki içim ona daha bir aktı cana. Eşimle buluşup konuşduğumuz da bu konunun bizim için kapnadığını zaten başka da çaremiz olmadığının her ikimiz içinde tek doğru karar olduğunu fark ettik. Tabi yine de insan her şey için bu son cümlesini kuramıyor ama can' la olan ilişkimiz her geçen gün artmaya onsuz hiç duramamaya başlamıştık. Sonuç olarak nasıl çıkt,ı bu konu tam bilemiyorum ama bir den annesi çocuğu bize emanet etmeye (tabi kendisi de bizimle birlikde olma şartıyla) bizde canı oğlumuz kabul etmeye karar verdik. Eşim babası oldu, ben önceleri cici annesi. Baba kavramı olmadığı için onu bu anlamda benimsemesi daha kolay oldu. Tüm bu süreç sonrası canı her şeyiyle oğlumuz kabul ettiğimizi bize ait ne varsa onunda olduğunu duyurmaya başladığımızda, tepki almaya başladık. Kimse anlam veremiyordu, çocuk sahibi olamadığımızı bilinmiyordu, yine de ikimizde olmuyor demedik. Bu bizim kararımız dedik. Annem ve babam hiç tepki vermeden kabul etti. Sonradan öğrendim ki annem "hamile bir kadına bile öyle içli bakardın ki biz bir problem olduğunu anlamıştık" dedi, onun için hiç tepki vermemişlerdi. Canla hayatımız başladıkdan bir yıl sonra, hem ameliyatlar sonrası için, hem de son olarak genel bir kontrole gitti eşim. Son bir semen analizi dediler ve sonuç şok etti. Canlı bulunmuşdu. Canlı sağlam bir kaç sperm. Nasıl olur dedik. Sevinçden ağladık. Hemen tüp bebek. Her şey o kdar kolay ilerliyordu ki. Lucrin kullanmam gerekiyordu. Adet oldukdan sonraki 20 gün başlatıyordu kadın doğum doktorum ve ben iki gün sonra ilk iğnemi olmuştum. Sonra regli oldum. Göbeğimden gonalf iğnelerini olmaya başladım. Ciddi kilo kaybım oldu. Çok hastalandım. Yumurtalarım toplandı derken 8 tane emriyo oluştu ve 2 tanesi transfer edildi. Geriye kalan 6 tane donduruldu.

Bir umutla evimize döndük. Transferden bir kaç gün sonra şiddetli bir kanama geçirdim. Bir kez daha denemenin ve zorlamanın yanlış olduğunu düşündürücü şeyle önümüze döküldü. Artık birikimler kalmamışdı, ciddi bir borca girmişdik. Eşim arabası satmıştı. Yetişemez olmuşduk. Geride kalan 5 yıl boyunca sadece fazla fazla harcamışdık. Sonra işe geri döndüm. Moral dopalamak için. Bir kaç hafta sonra mide bulantısı şikayetlerim başladı. Tedavi sonrası yoğun kilo kaybım olmuşdu ve ben pek iyi değilidim. Vücudum iflas etmeye başlamışdı sanki. Bu bitmek bilmeyen umut koşuşturmacasında bitmişdim ben. Sonra çok yakın bir arkadaşımın ısrarı üzerine doktora gitim. Zaten o dönemde böbrek rahatsızlığım kendisini yeniden hissettirdi. Kan testi yapıldı, sonucu almaya gittiğimizde dediler ki "gözünüz aydın hamilesiniz". Nasıl şaşırdım nasıl anlatamam. Böyle gözlerimden yaşlar kendiliğinden aktı gitti. Aynı zamanda da çok korktum. Hemen doktora gittik kalp atışını dinledik oğlumun. İkinci gebeliğim başlayınca da canı yasal olarak almak için baş vurduk ve ikinci oğlumuz doğmadan abisi de resmen ailemize katıldı. Şimdi ikisi de birlikde uyum içindeler.
Her şeyden önce ben anne oldum. Mert doğdukdan sonra daha çok göz hapsine alındım. Çocuğa bakacakalr mı bak acaba dövüyor mu? bağırıyor mu? seviyor mu? diye. Ama onu ben büyütüyorum ve o aynı babası gibi. Çünkü kocam ona nasıl erkek olacağını öğretirken kendinden bir şeyler alıyor. Belki inanmayacaksınız ama Can aynı babası. Onun gibi yiyor yazıyor konuşuyor tepki veriyor. O benim ilk göz ağrım. İkinci si de aynı abisi ni taklit ediyor. Allahım sen bu muhteşem duyguyu her kese yaşat.