Translate

8 Kasım 2010 Pazartesi

Vikingler ve Troyların Ülkesi Norveç















İnsan, İstanbul gibi kozmopolitan ve kalabalık bir şehirden Norveç'e gidince; sanki yaşam ve zaman ağırlaşıyor.

Boş sokaklarda telaşsız ve sakin insanları görünce" vay be böyle de bir yaşam varmış" diyorsunuz. Öyle ya biz hep, bir yere yetişmek ve koşturmak durumundayız ve bunu insan seli şeklinde oradan oraya akarak yapıyoruz.

Araştırmalara göre Norveç nüfusu 4.641.500 yani İstanbul’un bir semtine eş :)) 2009 nüfus sayımına göre İstanbul’un nüfusu 12.000.000... kaç Norveç yapıyor acaba? Tabii nüfusun az olması yönetim açısından da, sistem oluşturmak açısından da kolay, okuma oranı yüksek.. Sonuç olarak nüfusun az olması, ülkenin zengin olmasını herşeyde algılayabiliyorsunuz.

İlk günlerde tam benim yaşayacağım yer, kurallara uyan insanlar, sakinlik, tabiat, işte budur diyorsunuz. Diyorsunuz da bir süre sonra sakinlik insana basıyor. İnsan yok, gürültü yok, stres yok, yaşam belirtisi yok, heyecanlı insanlar yok...vs Belki de İstanbul'un 24 saat canlı ve hareketli olmasından , belki de insan selleri arasında dolaşmaya alıştığımızdan..
Sonuçta eminim ki Viyana'dan, Norveç'e giden bir kişi ülkeyi daha farklı yorumlayacaktır.

İş zamanı sokaklarda çocuklu kadınlar ve yaşlılar dışında insanlarla karşılaşamıyorsunuz. İnsanları da bir o kadar sakin. Norveç çocukları da bu sakinlikten nasiplerini almışlar, bebekler pusette uyuyor, çocuklar annelerinin dibinde oturup oyun oynuyor yada yemek yiyorlar. Tarihsel yapısında Vikingleri ve Troy efsanelerini barındıran bir milletin daha canlı olmasını bekliyor insan nedense..? Hemen herkesin bir yada daha fazla köpeği var. En çok karşınıza petshoplar ve spor mağazaları çıkıyor zaten.

16 gün boyunca en kalabalık gördüğüm yer yeğenlerimin okul bahçesiydi bu boşluk aslında insanı biraz ürkütüyor. Her ne kadar kalabalıktan şikayet etsem de beni ürküttü.

Muazzam bir tabiatı ve o tabiatla uyum içinde ahşap evleri var. Evler sanki; bir maketin içine yerleştirilmiş biblolar gibi duryorular. Uyumlu ve hoş.... Genelde insanların tatillerini geçirdikleri dağ evleri varmış ve orada eski usul yaşıyorlarmış. Suyu dışardan taşıyorlar, soba yada şömine yakıyorlarmış. Bunları duyunca “teknolojik yaşamaya ne kadar çok alışmışız” diye geçti aklımdan. İyi de canım eve su tesisatı kurdurmak varken su taşımak niye? Çok mu modern yaşamaya alıştık acaba. Bilgisayar ve cep telefonlarımızdan kopamayışımız belki de bu yüzdendir.

Trafik diye birşey yok, insan olmadığı için ama es kaza karşıya geçsem mi diye düşüyorsanız. Geçecek araba birden duruyor ve siz karşıya geçeyim bari diyorsunuz. Bu bizim için çooook yabancı bir duygu, yaya şöfore geç demezse araç bekliyor geçinceye kadar:)))

Gece ile gündüz arasında ciddi ısı farkı var. Tabi bu bizim pek alışık olmadığımız bir durum. Hava kapalı olduğunda tabiatın bile canlandıramadığı bir ruh haline giriyor insan. Oranın gri havası bi farklı. Benim gittiğim zaman da güneş yandan yandan doğup batıyordu.

İnsanlar inanılmaz sade, genelde rahat kıyafetlerle , sıfır makyaj , nerdeyse sıfır takı ...
İnsanlar sürekli spor yapıyorrlar ve spor yapan insanlarla her yerde karşılaşmanız mümkün. Hiç şişman insan görmedim desem:(( şaşırılmaz herhalde...

Birbirinden ilginç tipler görmeye o kadar alışmışım ki orda ki insalar pek sade geldiler bana:)) kültür olarak şaşaya pek meraklıyız ya orda bu yok. Tabii insanlar gösterişe meraklı olmadığı içinde moda diye birşey sanırım orda yok. Burdaki markaları orda bulmanız mümkün. Yada burda daha çok şey bulmanız daha mümkün hem tekstil hem mobilya anlamında. Mobilyalar olabildiğince naturel, sade ve pastel tonlarında.

Norveçteki çiçekciler işte onlar çook güzeller...O kadar güzeller ki tabloya bakar gibi oluyor insanlar. Çicekçilerin önünden geçerken zaten çiçek kokuları sizi alıp götürüyor.

Marketlerden çıkan herkesin elinde bir buket çiçek buluyorsunuz.

Her yerde müze bulmanız mümkün tabi açıksa:))

Müzeler sadece iki saat açık olduğu için günde sadece bir müze gezebiliyorsunuz. Anladığım kadarıyla orda sezon Haziran - Eylül arasında olduğu için diğer dönemlerde sezonu kapatıyorlar. Tur bulamıyorsunuz, müze gezemiyorsunuz:)) Ekim ayının ilk haftası kar yağarmış ama benim şansıma hava genelde güneşliydi. Sonbaharın sonları tabiatın binbir rengi güzel bir göz ziyafet yaptım.

Alışveriş merkezleri 22:00'de kapanıyor. Dükkanlarsa 17:00 de, müzeler genelde 12:00 ile 15:00 arası açık. Pazar günleri ise gezmeye gittiğinizde aç kalmanız mümkün her yer kapalıymış bir çiçekçiler acık dedi kardeşim. En güzel olansa, insanlar perşembeye kadar çalışıyorlar süper değil mi? Genelde yaşam saat 5:00 de başlamış oluyormuş ve insanlar hafta ortası bir iki saat fazla çalışıp cuma izin yapabiliyorlarmış. Eniştemin şirketinde bir arkadaşı senelik iznin bittiğini o yüzden biraz fazla çalışıp izin kullanmaya başlayacağını söylemiş.

Bizim görmeye alıştığımız gibi bir restorant furyası orda yok. Her köşe başında bir restorant yada fast food malesef yok. Hayat oldukça pahalı, gerçi millet zengin bize pahalı :) Orda en şaşırdığım şey Mc Donalds'ın en pahalı fastfoot olması. Bizde almayanı dövüyorlar. Eğer siparişi alıp eve gidersen en ucuz, restorantta yersen biraz daha pahalı eve sipariş edersen kazık....:))) Yani fast food ve eve sipariş sistemi orda işlemiyor. Genelde fırın ve pastaneler var ve insanlar orda sandviç yada ona benzer şeyler yiyorlar. Kültür sanırım sandviç üzerine kurulu, her yerde hızlı sandviç yapımına yönelik malzemeler var:)) Burda olmayan ne var derseniz gerçek deniz ürünleri, aklınıza gelebilecek her çeşit ve boyda, kabuklu, kabuksuz, Et ve balık reyonları bizin markettekilerin 3 katı falan, benim gittiğim yerlerde öyledi. Etin her çeşit, balığın her çeşidi...

16 gün su gibi akıp geçti. Arkasında yeğenlerimle hoş anılar, onların gülüşü ve kardeşimin sıcaklığı kaldı. Dönüş zamanı, her zaman benim yaşadığım; yeri doldurulması zor bir yalnızlık duygusuyla, kardeşimi havalimanında bırakıp uçağa bindim. Yanımda onlardan kalan bir kaç resim, bir kaç broşur ve bolca göz yaşıydı. Birde araya 4 saatlık uzaklık ekleyince ağla dur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız